Beyaz eşya sektöründen çağrı: Paslanmazda vergiler artarsa hem üretim hem de ihracatta düşüş daha da hızlanır
Yıllık 1 milyon ton paslanmaz çeliğin kullanıldığı Türkiye’de, üretim ve tedarikle ilgili tartışmalar sürüyor. Yüzde 12 gümrük vergisi uygulanan paslanmaz çelikte, anti-damping soruşturması talebi sektörleri ayağa kaldırmaya devam ediyor. Bu yılın ilk 8 ayında yüzde 9 üretim ve yüzde 7 ihracat kaybı yaşayan beyaz eşya sektörü, üretiminin yüzde 70’ini ihraç ediyor. Sektör temsilcileri, paslanmaz çeliğe uygulanan vergiler daha da artarsa beyaz eşya sektörü hem ihractta hem de üretimde ciddi bir riskle karşı karşıya kalacağını vurguluyor.
Türkiye’nin ihracat odaklı sanayilerinin temel girdisi olan paslanmaz çelikle ilgili tartışmalar devam ediyor. Ticaret Bakanlığı’nın Çin ve Endonezya menşeli ürünlere yönelik başlattığı anti-damping (ek vergi) soruşturması, yerli çelik üreticileri, çelik servis merkezleri ve paslanmaz çeliği ana hammadde olarak kullanan sektörleri karşı karşıya getirdi.
İthal edilen sıcak haddelenmiş çeliği soğuk haddeleyerek yarı mamule dönüştüren yerli üretici, haksız rekabete karşı koruma isterken, yıllık tüketiminin yaklaşık yüzde 80’ini ithal eden beyaz eşya gibi sektörler ise ek bir verginin maliyetleri artırarak ihracat rekabetini zayıflatmasından ve enflasyonu tetiklemesinden endişeli. Paslanmaz çelikle ilgili olarak gündemde olan ek vergi ve anti-damping soruşturması hakkında bir açıklama da beyaz eşya sanayicilerinden geldi.
Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD) Başkanı Gökhan Sığın, sıcak haddelenmiş yassı çelikten başlayarak paslanmaz, galvanizli ve boyalı saca kadar genişleyen anti-damping soruşturmalarının, üretiminin yüzde 70’ini ihraç eden beyaz eşya sektörünü ciddi bir riskle karşı karşıya bıraktığını açıkladı. Sığın, çelik ithalatına ek vergi getirilmesinin, üretimi ve milyarlarca dolarlık ihracatı tehlikeye atacağı, maliyet artışıyla enflasyonist baskı yaratacağı uyarısında bulundu.
“İthalat tercih değil, zorunluluk”
Çelik ürünlerinin otomotivden makineye kadar bütün kritik sanayilerin ana girdisi olduğunu vurgulayan Sığın, beyaz eşya sektöründe çeliğin toplam ürün maliyetinin yüzde 17 ile yüzde 20’sini oluşturduğunu belirtti. Sığın’a göre, bu oran sac ve paslanmaz çelik fiyatlarının arttığı dönemlerde daha da yükseliyor. Sektörün anti-damping soruşturmalarına karşı çıkmasının temel nedeni ise birçok çelik ürününde dış tedarikin zorunlu olması.
Sığın, bu durumu şu ifadelerle değerlendirdi: “Paslanmaz çelikte Türkiye’deki mevcut kapasite iç talebin ancak üçte birini karşılayabiliyor. Ayrıca ileri işlem gerektiren özellikli ürünlerde yurtiçi üretim hiç bulunmuyor. Bu da ithalatı tek kaynak haline getiriyor. Soğuk haddelenmiş, galvanizli ve boyalı saclarda da beyaz eşya sanayisinin ihtiyaç duyduğu kalite ve çeşitlilik her zaman sağlanamıyor.” Mevcut durumda ithal edilen çelik ürünlerine zaten halihazırda yüzde 12 ile yüzde 40 arasında değişen gümrük vergileri uygulandığını kaydeden Sığın’a göre, örneğin, paslanmaz çelikte yüzde 12, galvanizli saclarda yüzde 17 ila yüzde 20 koruma oranları yürürlükte.
“Fatura üretim ve ihracata çıkacak”
2024 verilerine göre Türkiye’de toplam 30 milyonun üzerinde beyaz eşya üretildiğini hatırlatan Sığın, “Adet başına 45 kilograma çıkabilen sac ya da paslanmaz çelik kullanıldığı düşünüldüğünde, sektör genelinde yıllık yaklaşık 1 milyon tona yakın çelik/sac tüketiminden söz edebiliriz. Türkiye’de entegre bir paslanmaz çelik üreticisi bulunmuyor.
Mevcut tesisler ithal edilen sıcak haddelenmiş çeliği haddeleyerek üretim gerçekleştiriyor. Bu süreçte üretime eklenen katma değer ise yüzde 10 civarında. Bu kapasite ülke ihtiyacının yalnızca üçte birini karşılayabilir nitelikte. Geri kalan kısım ithalat yoluyla temin ediliyor. Ayrıca beyaz eşya sektöründe kullanılan bazı özellikli çelik türleri Türkiye’de üretilmiyor ya da uluslararası kalite ve ölçü standartlarını karşılamıyor” dedi.
Beyaz eşya sektörünün üretiminin yaklaşık yüzde 70’ini ihraç ettiğini dile getiren Sığın, olası bir anti-damping vergisinin yaratacağı domino etkisini şöyle özetledi: “Halihazırda yüksek olan girdi maliyetleri daha da artacak, bu da tüketici fiyatlarına doğrudan yansıyarak enflasyonist baskı yaratacak. Artan maliyetler, sektörün uluslararası pazarlardaki rekabet gücünü zayıflatacak ve ihracatta daralmayı derinleştirecek. Ek vergiler büyük üreticileri değil, yan sanayiciler olan binlerce KOBİ’nin maliyet yükünü de artıracak.”
“Yarışta eşit koşullarda koşmak istiyoruz”
Sektörün dışa bağımlı olduğu kritik hammaddeler konusunda uygulanan ticaret politikalarının sanayinin gerçeklerine uygun şekilde yeniden değerlendirilmesi çağrısında bulunan Sığın, “Biz rakiplerimizle aynı yarışı, aynı ayakkabılarla, eşit koşullarda koşmak istiyoruz. Asimetrik durumların oluşması, yani Türkiye’deki üreticinin hammaddeye erişiminin pahalılaşması sanayiyi olumsuz etkileyecek” uyarısında bulundu. Sığın, artan maliyet baskılarına karşı ihracatı destekleyecek yapısal politikalara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi.
Aslında Türkiye’de entegre (ergitme formunda) paslanmaz çelik üretimi bulunmuyor. Tartışmaların odağındaki mevcut tesis Posco Assan, ithal edilen sıcak haddelenmiş ürünü soğuk haddeleyerek üretim yapıyor ve iç pazardaki ihtiyacın yüzde 30 kadarını karşılayabiliyor. İşte bu noktada da çelik servis merkezleri ve paslanmaz çelik kullanan sanayi temsilcileri, söz konusu firmanın hem üretici olmadığı hem de ihtiyacı tam karşılayamadığı iddiasıyla vergilerin kaldırılmasını talep ediyor.
Paslanmaz çeliğe yönelik soruşturma başlamadan önce de 1 Ocak 2024 tarihinde yüzde 8 olan gümrük vergisi yüzde 12’ye çıkarılmış, sektör temsilcileri buna da tepki göstermişti. Mevcut durumda Posco Assan’ın başvurusu ile soğuk haddelenmiş paslanmaz yassı çelik ürünlerine yönelik anti-damping soruşturması, Ticaret Bakanlığı tarafından 28 Haziran 2024 tarihinde resmen başlatıldı. Başvuru yapan firmanın talebi, verginin yüzde 25’e çıkarılması yönünde.
Soruşturmanın bu aylarda sonuçlanması bekleniyor. Türkiye’de yıllık 700 ila 1 milyon ton arasında paslanmaz çelik tüketimi bulunuyor. Sanayi ihtiyacını yüzde 80 ithalatla karşılıyor. Dolayısıyla da özellikle ihracat odaklı çalışan sektörlerin iddiası: “Küçük bir alanı korumak için atılacak adım, milyarlarca dolarlık ihracat yapan ve yüzlerce KOBİ’yi kapsayan daha büyük bir sektöre zarar verecek.”
Yassı çelikte arz açığı yaşanıyor
Türkiye’de 2024 verilerine göre toplam çelik üretiminin yaklaşık yüzde 60’ı inşaat çeliği gibi uzun ürünlerden oluşurken, geri kalan yüzde 40’lık kısmı ise sanayilerin ihtiyaç duyduğu yassı ürünlerden (sıcak haddelenmiş, soğuk haddelenmiş rulolar, kaplamalı ürünler vb.) meydana geliyor. Uzun ürünlerde belirgin bir arz fazlası bulunurken, yassı (özellikle sıcak haddelenmiş) ürünlerde ise arz açığı söz konusu. Dolayısıyla firmalar, üretimi sürdürebilmek ve ihracatta rekabet gücünü koruyabilmek için ithalata yönelmek zorunda kalıyor.
“Uzakdoğu ile yarışacak teknolojimiz var”
Türk beyaz eşya sektörünün en önemli dayanağının ihracat olduğunu söyleyen Gökhan Sığın, “Ancak son üç yıldır ihracatta sürekli bir gerileme yaşanıyor. Bu gerilemenin temel nedenleri küresel ekonomideki zorluklar, artan enerji ve hammadde fiyatları, ticaret politikalarındaki belirsizlikler ve finansman maliyetlerindeki hızlı yükseliş.
Bunlara ek olarak, dış pazarlarda Uzakdoğulu oyuncuların rekabetçi maliyetlerle elde ettikleri pazar payı kazanımları da ihracatımız üzerinde önemli bir baskı oluşturuyor. Uluslararası rekabette koşullar aynı olduğunda Uzakdoğulu rakiplerimizle girdiğimiz yarışı kazanacak dinamizme ve teknolojiye sahibiz. Ancak Türkiye’deki üreticinin hammaddeye erişiminin pahalılaşması sanayiyi olumsuz etkileyecek” dedi.
. . .
İçerik sadece atıfta bulunularak yayınlanabilir:
Demir Çelik. Editöryal görüş, yazarın
görüşüne aykırı olabilir.